"Yeni yapılan evlerden memnun değilim ama mecburum"
6 Şubat Kahramanmaraş depremleri, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde derin yaralar açtı. Malatya'nın Doğanşehir İlçesi Polat Mahallesi de bu felaketten en çok etkilenen yerlerden biri oldu. Depremzedeler, devletin ve yardım kuruluşlarının sunduğu imkânlarla hayata tutunmaya çalışsa da, yeni yapılan deprem konutlarının mevcut yaşam düzeni ve ekonomik faaliyetlerine uygun olmaması nedeniyle ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldı.
Depremzede Ali Özcan, "Depremde devletten bir şey beklemedik. Devletin hiçbir şeyinden faydalanmadık. Allah razı olsun iş adamlarından, belediyelerden; bunlar bize bütün imkânı sağladılar. Hayır, hiç yardım alamadım. 10 bin lira bir yardım verdiler, 15’te vermediler. 10-15 bin lira veriyorlardı. Bir 10 verdiler, başka da hiçbir şeylerini görmedim. 10 bin 500 lira da cezalarını yedim. Evim sökülmesin diye mahkemeye verdim. Sen mahkemeye verdin, gelen giden hakimlerin yolluğuymuş. Evimi yıkacaklar! Ev veriyorlar. Yeni yapılan evlerden veriyorlar. Yeni yapılan evlerden memnun değilim ama mecburum. Ben işimi gücümü, ekmeğimi aşımı, tarlamı, bağımı bahçemi bırakmış, dağın öte yüzüne gitmişim. Ben bu bağı, bahçeyi terk etmek mecburiyetindeyim. Ben nereden gelip buradan tarlamı aktaracağım, ekip kazanacağım?" dedi.
"Köyün dışında oldu mu, biz ne yapacağız?"
Mahalle sakinleri, TOKİ tarafından yapılan yeni deprem konutlarının mevcut yerleşim alanından uzak olmasından dolayı tepki gösteriyor. Tütün ziraatı ve hayvancılıkla geçimini sağlayan bölge halkı için konutların arazilerine uzak olması büyük bir sorun yaratıyor. Yeni yapılan evlerin depo ve ağıllarının olmaması, hayvancılıkla geçinen aileler için ciddi bir engel oluşturuyor.
Yaşar Tetik, "Çok zorlukla çektik. Aha böyle bir fayda görmedik. Evim yıkıldı. Verecekler. Köyün dışında. Köyün dışında, evet. Köyün dışında oldu mu, biz ne yapacağız? Nasıl edeceğiz? Oradan gelip buradan yahut biz ekmeğimizi, şeyimizi nasıl edeceğiz? Nasıl getireceğiz? Hayvan besliyorduk, ağıl da yıkıldı. Hayvanımız var, orada nasıl yapacağız? Orada yayılacak yer yok. Bir yer de yok." diyerek yaşadığı sıkıntıları dile getirdi.
"Psikolojimiz bozuk, hastayız"
Depremin yarattığı travma halen devam ediyor. Psikolojik destek eksikliği, insanların ruh sağlığını ciddi şekilde etkiliyor. Depremzede Kemal Güneş, "Şimdi neler hissediyorum? Tamam, hemen yıkıldık. Psikolojimiz bozuk, hastayız. Vali Bey’den bir istekte bulundum. Bu Doğanşehir Devlet Hastanesine en azından bir psikiyatri doktoru, o da gelmedi. Yani vatandaşın yüzde 80 perişan. Bir konteynerde 6 kişi, 7 kişi, 10 kişi yatanlar var. Daha halen çadırlarda yatan var. Yani devletimiz her şey güllük gülistanlık diyor ama perişanız. Çok perişanız. Yardım şöyle yani, sağ olsun Muğla Belediyesi ilk depremin gününde geldi. 3 ay, 4 ay yemek verdi. Tuvaletini, banyosunu, her şeyini getirdi ama yeterli değil, yeterli değil hocam. Evim yıkıldı. Çok güzel bir evim vardı. Kardeşimle ortaktık. Yıkıldı, ikisi de. Kardeşimin ki de yıkıldı, benimki de yıkıldı. Hak sahibi olduk, evimiz çıktı ama daha ortada fol yok, yumurta yok. Ne zaman teslim edileceğini bilemiyorum. Konteynerde kalıyoruz." diyerek yaşadığı mağduriyeti anlattı.
"Sattığımız hayvanın yerine dana alamıyoruz"
Depremzede İbrahim Kılıç, "Allah'tan gelen bir deprem işte, yapacak bir şey yok. İşte bütün evler, bütün memleketin hepsi sallandı o anda. İşte biz de ilk depremden sonra içeride yakalandık. Anne, baba, ben; maalesef dışarı kaçamadık. Baba yatalak olduğu için içeride kaldı, biz de çıkamadık. Şans eseri benim annemin üstüne bir şey düşmedi. Amcamın evine duvarı bizim evin üstüne yıkılınca, baba altında kaldı. Maalesef babayı kaybettik. Yapacak bir şey yok yani. Bizler yaşadığımız için şükrediyoruz. Yani evler çıktı, evler şu anda teslim etmek üzere, bitmek üzere. Yani bekliyoruz. Süreci mahalleleri yapılıyor, taşlar yapılıyor. 3 ay içerisinde geçeriz yani. O iş biraz kötü oldu. Biraz araziden, çalışma ortamından uzak olduğu için insanları gelip gitme süresi biraz uzadı. Ben eskiden 2 sefer depo dolduruyordum, şimdi 4 defa dolduracağım. Bizim için maaşın hepsi benzine gider, akaryakıta gider. Hepimizin hayvanı vardı. Bütün her evin ineği vardı. Maalesef hepsi de şu anda yoğurt alacak, süt alacak yapacak hayvan kalmadı. Çünkü yem çok pahalı. Et o kadar pahalandı ki, alım gücü düştü. Hayvan alacağız, sattığımız hayvanın yerine dana alamıyoruz. Yemler de çok pahalı. Aldığımızda ona gidiyor." diyerek ekonomik zorlukları dile getirdi.
"Bu köy benim toprağım oldu, gitmeyeceğim"
Almanya'dan gelip uzun yıllardır Polat Mahallesi'nde yaşayan Petra Gesges, "Ben Almanım ama uzun zamandır burada yaşıyorum ve depremi de yaşadık. Herkes böyle, nasıl diyeyim şimdi, herkes evsiz kaldı. Ama ben Polat’tan gitmeyeceğim. Bu köy, benim toprak oldu. Onun için de burada kalacağım. Ben evli geldim, boşandım, kurtuldum. Allah'a şükür. Öyle bırakmam artık bu insanları. Benim ev orada yukarıdaydı, yıkıldı. Ondan sonra çadırda yaşadım. Çadır da yandı. Her şeyi kaybettim. Ben de hak sahibi olduğum için bana da ev çıktı." diyerek yaşadığı süreci aktardı.